Tamam evet biz
elimizde beklettik. Bir okurumuz bize bunu göndereli tam bir ay olmuş, ve biz yazana
kadar dizi yayından kalkmış bile. Medya takip tanrıları başımıza taşlar
yağdırsın, hatalıyız.
Tamam mı,
affettirdik mi kendimizi? Hemen geçelim öyleyse içeriğine.
ATV’nin merhum
Dizisi “90’lar”dan bahsediyoruz. Pek
çoğumuzun gençliğinin çocukluğunun geçtiği doksanlı yılları aile seksenli
anlatan bir çeşit komedi. Bizim ilgimizi çeken tarafı ise elbette yaptığı su götürmez
cinsiyetçilik.
Dizi
eleşireceğimiz bölümün ardından yayından kalkmış fakat pek üzülmedik. Set emekçisi arkadaşlarımıza ise geçmiş
olsun, darısı daha az cinsiyetçilik barındıran yapımlara diyoruz.
Nerede
cinsiyetçilik. Şurada cinsiyetçilik:
Dizide ana
karakterlerden Özlem’e görücü gelecektir. Fakat Özlem bir başkasına aşıktır.
Bunun üzerine Özlem’in yakın arkadaşı Aysel bir plan yapar. Bu plana göre Özlem
görücü olarak gelen çocukla buluşacaktır. Ve fakat istenmeyen erkeği görücü
fikrinden caydırmak için bu buluşma esnasında sürekli Özlem’in eski sevgilileri
ile de buluşacaklar. İstenmeyen erkek karşısında beliren eski sevgililer
enflasyonu karşısında hayrete düşecek, karşısındaki genç kadının yeterince
“iffetli” olmadığı sonucuna varacak ve olay mahalinden hızla uzaklaşacak falan
filan.
Bu dizideki
kadınlara verilen mesaj şudur:
Evlenmeden önce başka erkeklerle gezip tozarsanız evlenilecek kadın olma
statünüz ortadan kalkar. Bu teklifin de
ana karakterimizin yakın arkadaşı olan başka bir kadından gelmesi ayrıca
manidardır.
Dizinin tam hakkını yemeden önce, Meltem
Oral’ın aklımızda kalmış bir yorumunu aktaralım:
“Bazen kadınlar etraflarındaki ahlakçılıktan,
tacizci erkeklerden, istenmeyen durumların içinde kendilerini bulmaktan o kadar
bıkmış usanmış oluyorlar ki, en özgürlükçü ve cinsiyetçilik karşıtı olanlarımız
bile durumun içinden sıyrılmak için çareyi kadın özgürlüğü savunusundan geri
adım atmak anlamına geldiğini bildiğimiz savunmalarda bulabiliyoruz. ‘Hayır
hayır demektir’den anlamayan ısrarcı erkeklere karşı: “ama benim erkek
arkadaşım var” demek zorunda kalıyoruz “Başka bir işim var kusura bakma” vesaire demek
zorunda kalıyoruz.”
Meltem haklı. Cinsiyetçilik karşıtı mücadele
kolektif bir çabayı gerektiriyor, ve kadınların kendilerini içinde buldukları
gündelik her ahlakçı, görücü usulü, ısrarcı romantik an karşısında bireysel olarak politik doğrucu bir çıkış yapmaya güçleri yetmeyebiliyor. Bu
doğru.
Ama 90’lar senaryo ekibinin, ve ATV’nin, burada
yaptığı şey “kızlar, evet çok fazla erkekle birlikte olduğunuz bahanesine
başvurmak zorunda kalmanız çok berbat bir durum” demekten çok uzak. Gayet de “çok
fazla ilişki az evlilik şansıdır, bunu herkes bilir” raconu kesiliyor ve bu
racon karikatürize edilmiş bir “hafif kadın” orta oyunu ile bize yutturulmaya
çalışılıyor. Konuyu dikkatimize getiren Öykü Gül yememiş bu numarayı. Biz de
yemiyoruz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder