Yeni bir köşe açıyoruz: RETRO. Bundan sonra eskilere gidip gözümüzden kaçtığı sanılan cinsiyetçi anları ziyaret ediyoruz. İlk ziyaretimiz 12 Ocak 2014, Bülent Ersoy'un başörtülü Kadir Gecesi performansı. Hatırlamayanınız var mı?
-Makyaj mı yapmış?
*Nasıl yapar,
kafasındaki “Başörtüsü”nden utanmıyor
mu?
- Kot pantolon mu
giymiş?
* Nasıl yapar,
kafasındaki “Başörtüsü”nden utanmıyor
mu?
- Sosyalist
devrimci miymiş?
*Nasıl olur,
kafasındaki “Başörtüsü”nden
utanmıyor mu?
-Bizimle aynı fikirde miymiş?
*Nasıl olur,
kafasındaki “Başörtüsü”nden utanmıyor
mu?
-Konsere mi gitmiş?
*Nasıl gider,
kafasındaki “Başörtüsü”nden utanmıyor
mu?
*Aaa, siz de mi
bizimle direniştesiniz?
+ “Siz” ?????!!!
Merhaba , Başörtülü kadının neler yapamayacağına ilişkin
güzide, her şeyi bilen toplumumuzdan bir iç konuşma yazdım size. Yabancı
değilsiniz değil mi? Bunları hatırlatmak istedim. Çünkü her şeyi bilen
toplumumuzun süüüüper insanları bir başka insanın inanç alanı hakkında fikir
üretmekte kendilerinin hakları olup olmadığını çok umursamıyorlar. İnsanların neyi yapıp yapamayacaklarına karar verme hakları var onların! Bunu da
hatırlatmak istedim çünkü halihazırda Başörtülü kadınların yaşadığı islamofobik
cinsiyetçiliği geçtiğimiz yıl bir trans kadının yaşadığını hatırladım. Üstünde
yazılan, çizilen, konuşulan, yüzbinlerce kez magazin programlarına konu edilen inançlı olduğunu her fırsatta dile getiren
trans kadının yaşadığı korkunç
transfobiyi hatırladım. Ve benim hatıralarımdaki korkunç transfobi sadece
anımsarken bile tüylerimi diken diken etti.
Hatırlayacaksınızdır, geçen yıl
Bülent Ersoy hanımefendi Jüri olarak katıldığı bir yarışma programının Kadir
Gecesi özel programına Başörtüsü takarak çıktı. Ve hem anaakım medya, hem
sosyal medya tarifi imkansız bir linç kampanyasına durdurak demeden başladı.
LGBTİ hareketin içinde bile her zaman saygın bir yerde görülmeyen bir
kadının hedef gösterilerek yaşadığı
transfobinin azmettiricisiydi o günden
sonra ana akım medya! Nefret cinayetlerinin azmettiriciliği ringinde
devletle paylaştığı köşesinde kendine
ayrılan yere konumlamıştı yine kendini.
LGBTİ bir bireyin inanç sahibi
olamayacağı üzerine o kadar çok yazıldı ki o günlerde. İnsan gözucuyla
baktığında bile damağında kekremsi bir tat kaldı. Öyle kekremsi öyle iğrenç bir
tat ki bu; ” Ya bu “şey” hepten kapanırsa?” çığlıkları
atıldı. Bir kadının içten duygu ifadesini göstermek için Kadir gecesi programına başını örterek katılması yüzünden yüzlerce kişi fetvalar
verdi. Nasıl olurdu ki? Tanrının verdiği bedeni ruhu kabul etmediyse bir kere,
Tanrı’ya şirk koşmuştu. O kadar çok Tanrı vardı ki o günlerde TV’de, internet
sitelerinde sorsanız sayısını bilemem. “Kulla Allah arasına kimse giremez” ne
kadar çabuk unutulmuştu, kul bir Trans kadın olunca?
İnanmak gibi son derece öznel
bir kavram bile her şeyi kendisine mülk
edinen heteronormatif yapıda başka bir cinsel yönelim tarafından benimsendiği
görünür olunca saldırıya uğradı. Bu saldırıların İslamcı olanları: “İnansaydı
böyle bir şey (!) yapmazdı. Allah’a şirk koşmazdı.” cümlesinin arkasında toplanırken, İslamofobik
olanları “ Başörtüsü takarak dini kullanıyor.” şiarına saplandı.
5. Trans Onur haftasını geride
bırakıp, çok yoğun gündemli 22. LGBTİ Onur haftasına girdiğimiz bugünlerde
Transfobinin eline geçen her fırsatta inandığını ifade eden bir kadının samimi
bulunmayan Başörtüsü takışına dahi müdahale edebildiğini , ünlü, maddi gücü
yerinde bir transa en azından bir süre hayatı zindan edebildiğini hatırlayınca
sokakta varoluş mücadelesini yıllardır hiç bırakmayan diğer Trans kadınların
yaşadıklarını/yaşayacaklarını bir anlığına tahayyül edebilmenizi istedim. Bu bağlamda yeniden haykırmak istedim. “Bülent
Ersoy’un taktığı Başörtüsüyüm.”
Çünkü transfobi bir
hastalık. Transfobi önlenebilir bir hastalık. Transfobi can alan bir hastalık.
Transfobi karşısında örgütlülükle canla başla mücadele edilmesi gereken bir
düşman. Eğer geçen haftayı kaçırdıysanız bile bu hafta sırf cinsel yönelimleri
sizinkilerden farklı olduğu için ötekileştiren, var olma mücadelesi içinde ömürler
geçiren insanları anlamak,destek olmak için Onur haftasına katılın.
Aspurçe Gizem Kılınç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder