23 Haziran 2014 Pazartesi

Transfobik İslam mı?


Yeni bir köşe açıyoruz: RETRO. Bundan sonra eskilere gidip gözümüzden kaçtığı sanılan cinsiyetçi anları ziyaret ediyoruz. İlk ziyaretimiz 12 Ocak 2014, Bülent Ersoy'un başörtülü Kadir Gecesi performansı. Hatırlamayanınız var mı?

 

 
 
 
-Makyaj mı yapmış?

*Nasıl yapar, kafasındaki “Başörtüsü”nden utanmıyor  mu?

- Kot pantolon mu giymiş?

* Nasıl yapar, kafasındaki “Başörtüsü”nden utanmıyor  mu?

- Sosyalist devrimci miymiş?

*Nasıl olur, kafasındaki  “Başörtüsü”nden utanmıyor  mu?

 -Bizimle aynı fikirde miymiş?

*Nasıl olur, kafasındaki “Başörtüsü”nden utanmıyor  mu?

-Konsere mi gitmiş?

*Nasıl gider, kafasındaki “Başörtüsü”nden utanmıyor  mu?

*Aaa, siz de mi bizimle direniştesiniz?

+ “Siz” ?????!!!

Merhaba , Başörtülü kadının neler yapamayacağına ilişkin güzide, her şeyi bilen toplumumuzdan bir iç konuşma yazdım size. Yabancı değilsiniz değil mi? Bunları hatırlatmak istedim. Çünkü her şeyi bilen toplumumuzun süüüüper insanları bir başka insanın inanç alanı hakkında fikir üretmekte kendilerinin hakları olup olmadığını çok umursamıyorlar.  İnsanların neyi yapıp yapamayacaklarına  karar verme hakları var onların! Bunu da hatırlatmak istedim çünkü halihazırda Başörtülü kadınların yaşadığı islamofobik cinsiyetçiliği geçtiğimiz yıl bir trans kadının yaşadığını hatırladım. Üstünde yazılan, çizilen, konuşulan, yüzbinlerce kez magazin programlarına konu edilen  inançlı olduğunu her fırsatta dile getiren trans kadının yaşadığı korkunç  transfobiyi hatırladım. Ve benim hatıralarımdaki korkunç transfobi sadece anımsarken bile tüylerimi diken diken etti.

                Hatırlayacaksınızdır, geçen yıl Bülent Ersoy hanımefendi Jüri olarak katıldığı bir yarışma programının Kadir Gecesi özel programına Başörtüsü takarak çıktı. Ve hem anaakım medya, hem sosyal medya tarifi imkansız bir linç kampanyasına durdurak demeden başladı. LGBTİ hareketin içinde bile her zaman saygın bir yerde görülmeyen bir kadının  hedef gösterilerek yaşadığı transfobinin azmettiricisiydi o günden  sonra ana akım medya! Nefret cinayetlerinin azmettiriciliği ringinde devletle paylaştığı  köşesinde kendine ayrılan yere konumlamıştı yine kendini.

                LGBTİ bir bireyin inanç sahibi olamayacağı üzerine o kadar çok yazıldı ki o günlerde. İnsan gözucuyla baktığında bile damağında kekremsi bir tat kaldı. Öyle kekremsi öyle iğrenç bir tat ki bu;     ” Ya bu “şey” hepten kapanırsa?” çığlıkları atıldı. Bir kadının içten duygu ifadesini göstermek için  Kadir gecesi programına başını örterek  katılması yüzünden yüzlerce kişi fetvalar verdi. Nasıl olurdu ki? Tanrının verdiği bedeni ruhu kabul etmediyse bir kere, Tanrı’ya şirk koşmuştu. O kadar çok Tanrı vardı ki o günlerde TV’de, internet sitelerinde sorsanız sayısını bilemem. “Kulla Allah arasına kimse giremez” ne kadar çabuk unutulmuştu, kul bir Trans kadın olunca?

                İnanmak gibi son derece öznel bir kavram  bile her şeyi kendisine mülk edinen heteronormatif yapıda başka bir cinsel yönelim tarafından benimsendiği görünür olunca saldırıya uğradı. Bu saldırıların İslamcı olanları: “İnansaydı böyle bir şey (!) yapmazdı. Allah’a şirk koşmazdı.”  cümlesinin arkasında toplanırken, İslamofobik olanları “ Başörtüsü takarak dini kullanıyor.” şiarına saplandı.

                5. Trans Onur haftasını geride bırakıp, çok yoğun gündemli 22. LGBTİ Onur haftasına girdiğimiz bugünlerde Transfobinin eline geçen her fırsatta inandığını ifade eden bir kadının samimi bulunmayan Başörtüsü takışına dahi müdahale edebildiğini , ünlü, maddi gücü yerinde bir transa en azından bir süre hayatı zindan edebildiğini hatırlayınca sokakta varoluş mücadelesini yıllardır hiç bırakmayan diğer Trans kadınların yaşadıklarını/yaşayacaklarını bir anlığına tahayyül edebilmenizi istedim.  Bu bağlamda yeniden haykırmak istedim. “Bülent Ersoy’un taktığı Başörtüsüyüm.”

Çünkü transfobi  bir hastalık. Transfobi önlenebilir bir hastalık. Transfobi can alan bir hastalık. Transfobi karşısında örgütlülükle canla başla mücadele edilmesi gereken bir düşman. Eğer geçen haftayı kaçırdıysanız bile bu hafta sırf cinsel yönelimleri sizinkilerden farklı olduğu için ötekileştiren, var olma mücadelesi içinde ömürler geçiren insanları anlamak,destek olmak için Onur haftasına katılın.
 
Aspurçe Gizem Kılınç 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder