(Önce şuna bir bakın. Linki burada, arşivlik resmi de yazının sonunda.)
Hurriyetin web sitesinde yapılan bir haberi okurlarımızdan gelen talep üzerine biz de inceledik. Haber Hürriyette az rastladığımız üzere ilk defa bilim adamlarının kadın bedeni üzerindeki cinsiyetçi tahakkümünü eleştiren bir dil kullanmış. Ve fakat yine de ünlemle verilmiş olmasına rağmen “BÜYÜK MEME ÖMRÜ UZATIYOR!” başlığı haberin eleştirdiği konunun bir nevi hizmetkarı olmuş. Metin yazarının titizlikle incelediği veriler bir başlık -ki belki de dikkati çekeceğine inanıldığı için böyle verildi- içeriği çöpe atmamıza neden oluyor. Çünkü biz biliyoruz ki o başlık site editörleri tarafından tık garantili olarak bu biçimde verildi. Haberi görüp “meme”yi göremeyen erkekler siteden koşar adımlarla uzaklaştı. Bu nedenle bir haber sitesinin tık garantili başlık olarak kadın bedenini kullanması sebebi ne olursa olsun cinsiyetçiliktir. Cinsiyetçilik haberinin cinsiyetçilik yapılarak sunulması da çok çılgın!!!
Haberde geçen “dolgun dudak, dolgun meme, ince
bel…” kavramlarıyla güzellik olgusunun medya, ataerkil ideoloji ve kapitalizm
işbirliği ile yaratıldığı noktası bizim de en hassas olduğumuz noktalardan biri.
Bu nedenle bu haberin içeriğinde geçen medya işbirliğini teşhir etmek için
canımızı dişimize takıyoruz.
Gelelim çok vahim olan bilimsel kadın vücudu
takıntısına. Bunun gerçek olma durumu insanı bilimden acayip soğutuyor. Haberde
bilim çevrelerinin gündeminde olduğu anlatılan blumik ve zayıflama hapı ile
ölen kadınların yanında “zavallı” küçük penisli, veya “zaten” doğanın güçlü
kıldığı erkeklerin toplum veya karşı
cins tarafından kabullenilmek amacı ile değil de güçlü vücudunu erk unsuru
olarak nasıl daha güçlü hale getirebileceği imajlarının medya, kapitalist düzen
işbirliği ile dayatılması durumunun karşı karşıya getirilmiş olması da ayrıca
cinsiyetçilik barındırıyor.
Kadının güzelleşme arzusu ile erkeğin gücünü
şekillendirme arzusu aynı kaynak tarafından beslense de aynı mağduriyete sahip
değil. Haber bize kadın bedeni üzerine yapılan araştırmaların erkek penisi
tarafından nasıl şekillendirildiğini zaten çok net bir şekilde anlatıyor. Fakat
erkek bedeni ile ilgili araştırmaların kadınların acı duyma eşiği ile sunulması
da bu güç metaforunu tekrar tekrar dolaşıma sokuyor.
Mesela Malezya’daki “bilimsel” araştırma erkeklere çeşitli boyutlarda “meme”
animasyonu izletip tepkilerini ölçüyormuş. Ah canım ya. Nasıl ciddi, nasıl
önemli bir araştırma(!) Neticede sevgili bilim “adam”larımız fakir erkeklerin
büyük meme ve doğurgan kadın, zengin erkeklerin küçük meme ve itaatkar kadın
sevdiğine karar vermiş. Bu istatistik de dünyanın bilim hazinesinde kadınların
kendilerini karşı cinse göre nasıl konumlaması gerektiğini anlatmış: “Büyük
memen varsa fakir erkekler seni beğenir canım, sen çok dolanma ayak altında git
hemen çocuk doğur, emzir falan…” ama bunun yanında doğurganlığı önemsemeyen
küçük memesever zengin erkekler tabii ki
daha az(!) cinsiyetçi. Sadece itaatkar(!) eş istiyorlar! Diye
anlatıldığı için bir kez daha cinsiyetçi. Sanırım buna kaş yapayım derken göz
çıkarmak deniyor.
Almanya’daki “bilimsel” araştırmamız ise 5 yıl
boyunca 10 dakika büyük memelere bakan 40 yaş üzeri erkeklerin kan
basınçlarının ve kalp ritimlerinin daha düzenli olduğu tespit etmiş. Yani “Memen büyükse etrafındaki erkeklerin
bakmasını sağla! Çünkü senin bedenin bir erkeğin ömrünü uzatması, kalp ritmini
düzenlemesi için var!” diyor bize. Bunun tırnak içinde de olsa sağlık nedeni ile
araştırıldığının verilmesi de sanki daha tahammül edilebilirmiş gibi verilmiş.
Bilim adamlarının erkeklerin sağlığını kadınların bedeni üzerinden
düzenlemesinin aptalca, cinsiyetçi, yanlış olduğuna dair sağlam argümanlar
sunmaması ise haberi okurken tırnaklarımızı yememize neden oldu.
Kanadalı araştırmacılarımız kendi bedenini “güzelleştirmeye” karar verip
silikon taktıran kadınların kendilerine saygılarını kaybettiği ve başka hiçbir
nedene bağlı olup olmadığı araştırmaya dahil edilmeden intihara yüzde 73 daha yatkın olduğu gibi bir
veriye ulaşıyorlar çok önemli
araştırmalarında! Ne de olsa silikon taktırmışlar! Hayatlarında daha
kötü ne olabilir! Kesin bu nedenle kendilerini öldürmeyi düşünüyorlardır! Eşit
ücret, eşit mesai, eşit kariyer arzusu
ile hiç ilgisi yoktur! Patronları aynı pozisyonda aynı deneyimde bir erkeği hiç
onların yerine tercih etmez! Eşleri işten sonra eve geldiğinde yemek yapmış
olmalarını, çocuklarla ilgilenmelerini falan bekliyor olamaz! Hayat kadınlara
çok adil! Bu nedenle silikon taktırmış olmaları tabiki kadınların intihara
yatkınlığının tek açıklaması olarak verilebilir!
Leed’s üniversitesi araştırmacıları ise değerli
vakitlerini tek gecelik ilişki yaşayan kadınların kalça boyutlarını incelemeye
harcayarak sevişecek kadın bulmakta
zorlanan zavallı erkeklere çok adil bir mesaj iletiyor: “küçük kalçalıları
eleyin, araştırmamıza göre kadının kalçası büyükse sizinle sevişme olasılığı
çok daha yüksek!” Ne de olsa kadınlar
erkeklerle sevişmek için var(!)
Metindeki en şaşırtıcı araştırma ise erkeklerin
büyük penis arzusunun temelsizliğine değiniyormuş. Kadın kendisine acı
çektirdiği için büyük penisli erkeklerle birlikte olmayı istemiyor, hatta
aldatıyormuş. Çünkü erkeğin acı
çektirdiği tek yer yatak odası! Çok üzgünüz sevgili bilim”adam”ları kutsanmış
erkekleriniz, penislerinin yarattığı acıya daha gelemeden bize evin dışında,
içinde, pek çok yerde daha büyük daha katlanılmaz acılar çektiriyor. Bir
erkeğin penis boyutu yüzünden aldatılma ihtimali kulağımıza hakikaten çok
ütopik geliyor. Kadın bedeni üzerine cinsiyetçi
dil ile kurduğunuz bütün bu işbirlikleriniz yaşamımızı çok daha asıl noktalarda
zorlaştırıyor. Bu nedenle lütfen kıymetli vaktinizi kadınların bedenini
erkekler için araştırmakla harcamayıp erkeklere verdiğiniz “her boyutta memenin
alıcısı var” imajının ne kadar saçma olduğunu ispatlamaya harcayın.
(dikkatimize getirdiği için @PhilioSephia'ya teşekkürler)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder